«

»

May 26 2016

Sevgili Aşı

SevgiliAsi-baslikHer Telden-logo

.

Sevgili Aşı

 

Merhaba Sevgili Okur,
Size bir sırrımı vereyim: Çocukken en sevdiğim şeylerin başında “Aşı Olmak” gelirdi.
Bayılırdım ilkokuldayken aşı olmaya… İçim ‘pır pır’ ederdi ve sevinçle dolardı.

Bazen kesme şeker yedirirlerdi, üzerine ilaç damlatarak. Ben onu pek sevmezdim. Bazen de kolunuzu açtırır ve çizerlerdi. Ondan da pek hoşlandığım söylenemez…
En çok iğne yaptıklarında, iğneyi kolunuza batırdıklarında sevinirdim.

Sınıf arkadaşlarım hep geri geri giderlerdi, taa ki kuyruğun en sonuna kadar.
Öğretmenimiz “İlk kim aşı olacak, gönüllü var mı?” dediğinde ben hemen parmağımı kaldırırdım. Diğer arkadaşlarım tuhaf ve korku dolu gözlerle bakarlardı bana:
“Ben öğretmenim! Ben olmak istiyorum!” diye haykırırdım.
İlkokul öğretmenimin adı Mustafa Güven’di. Rahmetle anıyorum kendisini. Hayli yaramaz bir çocuk olduğumdan, “Ne çıkacak bunun altından?” der gibi yan yan bakardı bana; anlam veremezdi.
Halbuki çok basitti:
Aşı olmayı seviyordum ben (!)..
Gururla kuyruğun en başına geçerdim.
Şırınganın metal kutusu ispirto ocağının üzerinde ısıtılırdı. Şimdiki gibi her çocuk için ayrı ayrı şırınga kullanılmadığından, bu yöntemle kutu içindeki iğne uçları sterilize edilmiş olurdu.
Sonra kolunuzu sıvamanız söylenir ve aşı olacağınız yer tendürdiyota batırılmış bir pamuk parçası ile silinirdi. Tendürdiyotun kokusu burnunuzdan ciğerlerinize doğru yol alırken, silinen yerde bölgesel bir serinleme hissi duyardınız.
Bayan hemşire “Korkmuyorsun değil mi?” diye sorardı (iğneyi yapan kişi genellikle bayanlardan seçilirdi. Sanırım çocuklarda oluşan tepkiyi en aza indirgemek için).
Gururla (ve hadi  itiraf edeyim; biraz da korkuyla) kolumu uzatır ve yumardım gözlerimi.

Böcek ısırması gibi iki-üç saniye süren keskin bir acı hissi ve işte tamam…
Bitti!
Tüm arkadaşlarım aşılandıktan sonra (ağlayanlar, sızlayanlar eşliğinde) sağlık görevlisi hepimize hitaben seslenirdi:
“Çocuklar aşı olduğunuz yer hafif şişebilir, morarabilir ve ağrı yapabilir. Bunlar normaldir. Şimdi evlerinize gidip bir güzel dinlenin. Yarına hiçbir şeyciğiniz kalmayacak!”

“Evlere gitmek!”
İşte beklediğim an!
Koridorları koşa koşa geçer, okuldan kendimi dışarı atarak sevinç çığlıklarıyla eve yollanırdım.
Mevsim kış, hava soğuk…
Yağmur (bazen de kar) taneleri kimi zaman acıtarak yüzünüzü yalar geçerdi. O atmosferde kolunuzu çoktan unutur giderdiniz.
Ayağımdaki lastik çizmelerle yerdeki su birikintilerini sıçrata sıçrata koşardım.
Saniyelerin dahi önemi vardı.

Nihayet ev!
Anneciğim kapıda karşılardı beni. Hemen içeri alır, üstümdeki ıslak paltoyu çıkarıp ıslanmış ve soğuktan kızarmış yüzümü havluyla kurulardı.
“Hadi geç içeri, ama sobaya fazla yaklaşma. Aniden soğuk-sıcak iyi gelmez” derdi.

Pencerenin öte yanındaki soğuk ve kar (veya yağmur) taneleri sımsıcak odanın içine işlemezdi. Annem kömür sobasını ben gelmeden önce iyice harladığı için, sobanın metal yüzeyi yer yer kızarmış olurdu.
Evet, işte oturma odasındaki somyaya yatak da açmış (benim için!)
Başucunda kar gibi bir yastık, tertemiz bir çarşaf ve bulut gibi yumuşacık yün yorgan… Yorganın kenarı hafifçe açılmış; yatağa hemen girilebilsin diye hazır vaziyette.
“Hadi bakalım önce çorbanı iç… Bugün aşı olduğun için, sonrasında da yatıp bir güzel dinlenmen gerek…”
Sobanın üzerinde tıkır tıkır kaynamakta olan çorba tenceresinden bir kase çorba doldurur, içine de bayat ekmek ufalardı.
Yani leziz ve sıcak bir papara!
Üfleye üfleye ve mümkün olan en kısa zamanda çorbamı bitirmeye çalışırdım.

*          *          *

Evet, artık itiraf etmeliyim: Korkardım aslında aşı olmaktan ve iğneden!
Ancak şu anı yaşamak için her şeye değerdi…
Bütün sempatikliğimi kullanarak cıvıl cıvıl bir sesle sorardım anneme:
“Anne, yatarken kitap okuyabilir miyim?”
“Elbette” derdi, “Ancak kolunu fazla oynatmamaya çalış, tamam mı?”
Oluru aldım ya, hemen heyecanla arka odaya gider ve “Çocuk Haftası” ciltlerinden birini seçip yatağa girerdim. (Çocuk Haftası: Tahsin Demiray‘ın sahipliğinde ve Rakım Çalapala‘nın yönetiminde, Türkiye Yayınevi tarafından 2 Ocak 1943 ve 24 Haziran 1964 tarihleri arasında yayınlanan uzun soluklu çocuk dergisi.)

Kar yağmaya devam ederdi dışarda.     

SevgiliAsi_YkaptanAnnem çorbayı kaldırıp demliği koyardı sobanın üzerine.
Demliğin kısık sesli ıslığı eşliğinde başlardım sayfaları çevirmeye.
Nedense önce derginin ortasında yayınlanan renkli sayfaları, yani Yıldırım Kaptan’ları okurdum.
İç sayfalara geçerdim sonra…
Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun yazdığı “Oğuz Han” tefrikasını, Kemalettin Tuğcu’nun kısa öykülerini, Sadık Övet’in kaleme aldığı “Öğretmeniniz Diyor ki” köşesini, “Hayvanlar Alemi”ni, “Bunu Duydunuz mu?” ve “Dünyanın Dört Köşesinden” sayfalarını bir bir okurdum.
Bu arada annem bir portakal soyar ve dilimlerine ayırıp başucumdaki sehpaya bırakırdı:
“Hadi bakalım, arada yemeyi unutma e mi?
Ben sayfalarda gezindikçe, kar da yağmaya devam ederdi…
Derginin en sevdiğim yerlerinden biri de arka kapağı olurdu. Arka kapakta “Aliş ile Maviş”, arka kapak içindeyse kimi zaman “Acar”, kimi zaman da “Yaman İzci ile Kabasakal Amca” çizgi bantları yayınlanırdı…

 “Çocuk Haftası” fasiküllerini okumayı her zaman severdim, ancak aşı sonrası o sıcacık yatağın içinde okumak bambaşkaydı…
Ve bir sonraki aşı gününü beklemeye koyulurdum; biraz da korka korka…

Evet, kitap okuma keyfini çoğumuz gibi ben de çocuk yaşlarda keşfetmiştim. “Çocuk Haftası” ciltleriyle ve çizgi romanlarla…

E, nasıl bitirmeli şimdi bu yazıyı?

Şöyle olur mu?:
“Gökten üç elma düşmüş;
Biri benim, biri sizin, biri de genç okurların başına… “

 

 


Not: Bu yazı Çizgi Diyarı e-dergisinin Kasım 2015 tarihli 19. sayısında yayınlanmıştır. Derginin tamamını okumak için BURAYA tıklayınız.

 

Yazar hakkında

Halil Gürdal Gürak

1959 yılında İstanbul'da doğdu. Marmara Üniversitesi / Teknik Eğitim Fakültesi / Matbaacılık Bölümü / Reprodüksiyon ana bilim dalı mezunu. Çeşitli tarihlerde Cem Yayınevi, Altan Matbaacılık, Yapı Endüstri Merkezi Yayın Bölümü, NESA Basın-Yayın A.Ş.'de çalıştı ve emekli oldu. Sinema, kitaplar ve çizgi romanlar özel ilgi alanları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir